Sosyal Medya

Makale

Kelimeler Bir Çığlık…

Kelimeler boÄŸazımda düÄŸümleniyor…

YaÅŸadığımız anı kesitler halinde hayalimde canlandırırken derin hüznü damıtarak varlığımın anlamının hiçlenmesi karşısında ortaya koyacağım bir tavra sahip olamamanın yutkunluÄŸunu taşıyorum. Elbette bir tavrım var! Ama bu tavır hakikatin ortaya konmasına zemin oluÅŸturamıyor. Çünkü öyle gürültülü bir dünyadayız ki farkındalığımı yitirmiÅŸ sadece donmuÅŸ bir duruÅŸla seyirci kalakalıyorum.

Kelimelerin kifayetsiz kalışının üzerimde bıraktığı derin hazımsızlığı tadarken, kalbimin aÄŸrıyan tarafına mersiyeler yazmak içimden gelmiyor… An içinde anı yaÅŸama cehdi zaten anların anlamına dair bakışı tüketiyor. Bir akış içinde uyuÅŸmuÅŸ biçimde yol alırken kazalar geliyorum der! Ama her kaza kendi suçumu artırırken ben baÅŸkasını suçlu bulacak bir atılım yapmaktan kaçınmıyorum…

Ä°liÅŸkilerin sıradanlaÅŸmasının ötesinde bir çıkara endeksli vıcık vıcık bataklık kokan yapısı üzerinden halı sererek geçit törenleri düzenliyorum. SahteliÄŸin kahramanlaÅŸtığı bir zeminde kelimeler anlam yitimine uÄŸruyor. Her ÅŸey sathi ve sahte bir kurmaca gibi duruyor. Ama bu pazarlanırken en sahici ve en derin bir doÄŸallık olarak betimleniyor. Buna benim inanmamı bekleyenlere özür dileyecek bir konumda deÄŸilim!

PiÅŸman deÄŸilim! Anlamsızlığa, sathiliÄŸe ve sahte olana karşı bir tutum belirlemeye bütün gücümle devam edeceÄŸim. Ama adım gibi biliyorum ki pek bir ÅŸey deÄŸiÅŸmeyecek ve ben yine boynu bükük mahzun bir dal gibi eÄŸik kalacağım…

Umudum diri ve tam!

Ama karamsarlığımı terke rıza gösteremem! Çünkü yaÅŸadığımız atmosfer bu karamsarlığı bütün hengamesi ile besliyor. Umuda tutunabilmek adına umutlandığım ÅŸeyler hep tükeniyor. Güvenimi kaybediyorum. Ä°yiliÄŸin bir son olduÄŸunu bilmeme raÄŸmen, iyilik beklediÄŸimiz ÅŸeyler kötülüÄŸe bulaÅŸmaya devam ediyor. Hakikat hep yalan ile bulanıklaÅŸtırılmaya çalışılıyor. Tam da doÄŸruyu söyleyecek diye beklediÄŸiniz kiÅŸi yanlışa çıplak ayak koÅŸmakta bir beis görmemekte... Yani karamsarım ama umudumu koruyorum…

Sevgi, saygı, muhabbet, vefa gibi kavramlar kaf dağına tatile çıkmışlar. Uzun bir zaman oldu bu kavramlardan bir haber alamadığım, hem ne gören var, ne de duyan… Kulaklarımda bir soru cümlesi çınlamakta: ‘Bu yöneliÅŸ nereye?’ Evet, bu soruyu kendime sorma konusunda çok acımasızım… Ama insanla, kendilerini, kendi yöneliÅŸlerinin finalinin cennetle biteceÄŸine o kadar emin bir koÅŸuÅŸturmaca içinde buluyorlar ki bunu düÅŸünmeye fırsatları bile olmuyor. Zaten kurgu düÅŸünmeme üzere kurulu… Anlayana!

Ä°nsanlar hep ÅŸikâyet ederler. Nerede bir insan varsa ve bir konu konuÅŸuluyorsa muhakkak orada bir kınama, eleÅŸtiri ve ÅŸikayet konusu bir ÅŸey vardır. Åžikayetlenmek günlük ritüeller arasına çoktan karışmış durumda… Hamd etmek ve ÅŸükür üzere olmak bir gösteriye dönüÅŸmüÅŸ ki hemen sonrasında gelen ÅŸey ÅŸikayettir. Hiçbir ÅŸey bizi mutlu etmemektedir. Hep bir fazlasını istemekle kendimizi yükümlü tutuyoruz. Tutarsızlığımız tutarlılık, anlamsızlığımız anlamlılık, çaresizliÄŸimiz ise bir çare olarak bize görünmeye devam ediyor. Artık yaptığımız iÅŸte bir mantık aramıyoruz, çünkü yaptığımız ÅŸeye bir mantık uydurmada üstümüze yoktur. Bizden akıllısı yoktur ama aklı tanımla deseler, tık yok! Bir konuyu enine boyuna araÅŸtırmak ve tartışma yerine kulağımıza çalınmış bir iki cümle ile betimleme yapmak ve bunu ideolojik bir kararlılıkla öne sürmek haklılığımızın garantisidir.

Tartışmak için tartışmak, konuÅŸmak için konuÅŸmak ve öÄŸrenmiÅŸ olmak için öÄŸrenme çabaları bir boÅŸunalık oluÅŸturuyor. Ä°ÅŸin en kötüsü bütün bu tespitleri okuduÄŸumuzda evet ya haklı, deriz ama hayatımızda olumluya dönüÅŸecek her hangi bir deÄŸiÅŸikliÄŸe de pirim vermeyiz. Erkek adam öyle kararından döner mi külhanbeyliÄŸi içinde yanlışa devam etmekten imtina etmeyiz.

Yardımseveriz, iyilik yapmak en büyük zevkimiz, gözümüze sokulan bir çaresizliÄŸi giderme adına hemen kolları sıvazlarız. Ama o kadar bu bir eyleme dönüÅŸmez, eyleme dönüÅŸtüÄŸünde ya kurumsallaÅŸmaya kurban edilir, ya yapmış gibi yapmakla sınırlı kalır. AÄŸzımızın suyunu akıtırcasına eskilerin menkıbeleri anlatılır, büyük bir keyifle dinlenir, ne büyük adamlar varmış havaları oluÅŸturulur. Ama bu büyük adamların yaptıklarının hepsinin bizim de sorumluluÄŸumuz olduÄŸunu hatırımıza getirmeyiz. Hatıra derken hemen aklımıza hatırlamayı nitelikten niceliÄŸe dönüÅŸtürecek rakamsal tavra tav oluyoruz. Böylece hatıranın ruhunu ve anlamını kaybettiÄŸimizin bile farkına varamıyoruz.

Dava, davetçi, misyon, fedakarlık, feragat gibi temel kavramlar, günlük çerez niyetine çiÄŸnenir ve hemen orada unutulmaya terk edilir. Ä°ÅŸin garibi de övgüyü ya da sövgüyü hep dışımızda kalacak bir ÅŸekilde tutum geliÅŸtiriveriyoruz. Böylece ne olursa olsun, iÅŸin ucu bize bir türlü dokunamıyor. Ä°ÅŸte bu yüzden bizim deÄŸiÅŸimimiz bir anlama havi olmuyor. Sürgit devam diyerek varlığımızın bütün netameli tarafları hayatta kalıyor.

Duyarlılık, içtenlik, samimiyet, sahicilik kavramları bir yükseliÅŸin basamakları haline dönüÅŸmüÅŸ durumda zaten! Kendisi hep doÄŸru, haklı, samimi, içten ve sahici ama baÅŸkaları onu çekemedikleri için suçluyorlar… Bu psikolojik hal maalesef bütün toplumsal katmanların tepe noktalarında var olabilmekte ve belirleyiciliÄŸi kendi uhdesinde tutmakta büyük yarar bulmaktadır.

Velhasıl, bir umut ile yine bir çığlık atmak istedim, biliyorum, benim de bir sürü hatam vardır. Ama hatalarımdan ders alarak kendimi deÄŸiÅŸtirmeye çabalamaktan da vazgeçmiyorum. Çünkü umut deÄŸiÅŸimde vardır. Tövbe bir deÄŸiÅŸim ameliyesi deÄŸil mi? EÄŸer deÄŸiÅŸmekten korkuyorsak tövbe etmekten de korktuÄŸumuzun belirtisidir. O zaman iyilik kendine bir alan bulabilecek mi? Ä°nanıyorum ki iyilik kazanacaktır. Bu imanımızın teminatıdır da…

O yüzden baÅŸkalarını kurtarmak yerine önceliÄŸi kendi kurtuluÅŸumuza vermeliyiz… Önce kendimiz için ÅŸikayet etmeli ve kendi sahiciliÄŸimizi eleÅŸtirebilmeliyiz. Davranışlarımızın sahte mi samimiyet üzere mi olduÄŸunu sorgulamalıyız ki baÅŸkalarına örneklik yaparak bir sorumluluÄŸu paylaÅŸabilelim… Evet, paylaÅŸmak esastır… PaylaÅŸtıkça yol alacağız ve yolumuzu güçlendireceÄŸiz, dimdik, dosdoÄŸru yol alabilelim diye önce neÅŸteri kendimize vuralım… Haydi, vira bismillah! Hemen ÅŸimdi vakit geçirmeden baÅŸlamalıyız, ölümün ne zaman ensemize bineceÄŸini kim biliyor ki?

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.